Prof. Dr. Mahmut BOZAN
Antalya Diplomasi Forumu 2021 yılında kurulmuş olmasına rağmen belki ihtiyacın âcilliğinden olacak, uluslararası alanda oldukça yoğun bir teveccühe mazhar olmuş ve kendisinden bahsettirmeyi hak etmiştir. Biz de bu yazımızda adeta “beşikteyken konuşmaya başlayan” Antalya Diplomasi Forumu’nun ne mânaya geldiği üzerinde duracağız.
İkincisi gerçekleştirilen Antalya Diplomasi Forumu’la siyasi baharın müjdecisi olan cemre Akdeniz’de suya düşmüştür. Dışişleri Bakanlığı tarafından organize edilen ve 11-13 Mart 2022 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen diplomasi formu bir formdan öte mânalar taşımaktadır. Küresel siyasetin nabzı daha önce hep Batı merkezlerinde atar; siyaset, medya, iş veya akademik çevrelerden o toplantılara iştirak eden kişiler de bunu bir iftihar vesilesi sayarak onu kendileri için bir ayrıcalık olarak takdim ederlerdi. Batı politikalarının demokrasi, insan hakları, çevre vb. ambalajlarda pazarlandığı bu toplantılar zımnen Batı üstünlüğünün berdevam olduğu intibaını uyandırırdı.
İşte Antalya Diplomasi Forumu dünya siyasetinde öne çıkan meselelerin müzakere edildiği merkezlere bir yenisini ekleyerek adres doğrulaması yaptı. Zira dünya siyasetinde öne çıkan meselelerin kısmı ekseri Türkiye coğrafyasının etrafında cereyan etmektedir. “Eski Dünya”nın kesişme noktasında yer alan Türkiye, enerji savaşlarından ticaret yollarına, medeniyetlerden dinlere kadar pek çok konuda tartışmaların kenarında veya uzağında değil tam da merkezinde yer almaktadır.
Nitekim Rusya’nın Ukrayna’yı işgal sürecindeki kutuplaşmada tarafsızlığını koruyan ve akıllı bir siyaset takip eden Türkiye, yanı-başındaki bu harpte aktif tarafsızlıkla barışın yanında olduğunu göstermiş ve her iki ülkenin de itimadını kazanmıştır. Müzakere için hem Rusya’nın hem de Ukrayna’nın Türkiye’yi tercih etmesi ve müzakereye Türk Dışişleri Bakanının da iştirak etmesini istemeleri yürütülen politikanın doğruluğunu göstermektedir.
Diğer taraftan Antalya Diplomasi Forumu pek çok farklı ülkelerden önemli sayıda siyasetçiyi, akademisyeni ve diplomatı da kendisine çekmiştir. Üç gün süren forumda önemli meseleler müzakere edilmiş, bunun yanında ikili görüşmeler yapılmıştır. Foruma iştirak analiz edildiğinde İslâm ülkelerinden ve Batı kibrinden rahatsız olan diğer ülkelerden daha fazla katılım olduğu, foruma kıskançlıkla bakan Batılı ülkelerden ise hem merak, hem de görüşlerini ifade için sınırlı sayıda iştirak olduğu görülmüştür.
İkinci Dünya Harbi galiplerinin kurguladığı dünya siyasetinin sürdürülemez olduğu artık ayan beyan ortaya çıkmış, iki kutuplu ve tek kutuplu dünya dayatmalarının beyhudeliği iyice anlaşılmıştır. Türkiye bir taraftan “Dünya Beşten Büyüktür” diyerek Birleşmiş Milletler’in demokratikleştirilmesini istemekte, diğer yandan da ihtilafların hallinde silah yerine diplomasi ve müzakere masasının daha isabetli olduğu fikrini savunmaktadır. Bu dostça yaklaşım gün geçtikçe daha fazla taraftar toplayacak ve belki de üçüncü Antalya Diplomasi Forumu ile cemre Türkiye’de toprağa düşecektir. Ancak devletlerde zamanın saatin akrebi gibi devletlere göre döndüğünü de unutmamak ve acûl olmamak gerekir.