Bakad

  • ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
    • HAKKIMIZDA
    • YÖNETİM
    • MİSYON
    • VİZYON
    • DEĞERLER
  • AKADEMİK BAKIŞ
  • DERGİLER
    • Uluslararası Batı Karadeniz Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi (USOBED)
    • Uluslararası Batı Karadeniz Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi (UMÜFED)
  • BAKAD YAYINEVİ
  • HABERLER
    • HABERLER
    • KONFERANS
    • SEMPOZYUM
    • PANEL
    • SEMİNER
  • İLETİŞİM
  • Ankara Web Tasarım
  • akademik bakış
  • ÖZEL SEKTÖRÜN PARA HIRSI VE KUVEZDE ÖLDÜRÜLEN BEBEKLER
19 Ekim 2025

ÖZEL SEKTÖRÜN PARA HIRSI VE KUVEZDE ÖLDÜRÜLEN BEBEKLER

ÖZEL SEKTÖRÜN PARA HIRSI VE KUVEZDE ÖLDÜRÜLEN BEBEKLER

by mahmut bozan / Pazartesi, 21 Ekim 2024 / Published in akademik bakış, anasayfa, Genel, haberler

Kaynak: Anonim

Prof. Dr. Mahmut BOZAN

Yeni doğan bebeklerin daha çok para kazanma hırsına kurban edilmesi vicdan sahibi insanları derinden yaraladı. Cinayeti işleyenler işi ve mesleği insan sağlığını korumak olan kişiler olunca, işin vahameti daha korkutucu hale geldi. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, nitelikli dolandırıcılık, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, resmi belgede sahtecilik, şahsi verilerin hukuka aykırı bir şekilde ele geçirilmesi ve kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık yapma” gibi suçlardan aralarında tabip, hemşire ve sağlık görevlilerin de bulunduğu 18 şüpheli hakkında dava açılmıştır. Medyada konuyla ilgili kâfi miktarda malumat olduğu için bu müessif hadisenin detaylarına girmeyeceğim. Ama üzerinde durulması gereken vahim bir mesele var ki genelde problemler orada düğümlenmektedir. O da kamu hizmetlerinin kim tarafından ve nasıl verileceği hususudur.

Tüm gelişmiş ülkelerde bazı kamu hizmetleri devlet tarafından, bazı hizmetler ise hem kamu hem de özel sektör kuruluşları tarafından verilir. ABD gibi liberal kapitalist sistemlerde “jandarma devlet” kavramıyla ifade edilen adalet, güvenlik, vergi, istihbarat, göç ve dış temsil gibi konular kamu eliyle yerine getirilirken bunun dışında kalan hizmetler özel sektör tarafından verilmekte, devlet denetim makamında kalmaktadır. SSCB gibi Marksist ve merkezi plâncı ülkelerde ise tüm kamu hizmetleri devlet tarafından verilir. Özel sektör yoktur veya nadirattandır. Hem kamu hem de özel sektörün birlikte verdiği hizmetlerin durumu ülke rejimlerine göre değişmekte, kapitalist ve serbest piyasa ekonomisi uygulayan ülkelerde özel sektör daha fazla, sosyalist ülkelerde ise daha az olmaktadır.

Ülkemizde ise her ne kadar “karma sistem” deseler de 1983 yılına kadar devlet sektörünün ağırlıklı olduğu sosyalist bir sistem uygulanmakta idi. Turgut Özal’ın iktidarı döneminde Türkiye kapalı ekonomik sistemi dışa açıldı ve serbest piyasa ekonomisine geçildi. Ama kamu hizmetlerinin büyük kısmı devlet eliyle verilmeye devam edildi. Eğitim ve sağlıkta ise devletin yanında kısmen de olsa özel sektörün devlet kontrolü altında hizmet vermesi desteklendi. Bu uygulamanın yanlış olduğu düşünülmesin. Çünkü tekel olarak verilen hizmetlerin kalitesi her zaman düşüktür. Rekabet ise hizmet kalitesini arttırır.

Devlet kurumları topluma kâr elde etmek amacıyla hizmet veremezler. Zira halk kamu hizmetlerinin finansmanı için zaten bir bedel ödemekte ve enva-i çeşit vergilerle mükellefiyetini yerine getirmektedir. Bu sebeple kamu kurumları iflas da edemezler. Ama bu kurumların basiretli bir şekilde yönetilmesi ve kamunun zarara uğratılmaması gerekir. Kamuyu zarara uğratan, işini iyi yapmayan veya hiç yapmayandan da ilgili kamu kurumları hesap sorar ve mutlaka sorması gerekir.

Özel sektörün birinci önceliği ise kâr elde etmektir. Varlığını idame ettirmesi yaptığı hizmet karşılığı elde ettiği kazanca bağlıdır, aksi halde iflas eder. Özel sektör verdiği eğitim ve sağlık hizmetlerinde keyfi hareket edemez, suç işleyemez. Hizmetlerini devletin ve ilgili kurumlarının denetimi ve gözetimi altında yerine getirir ve getirmek zorundadır. İşte devletin gözetim ve denetimi hususunda problemler bulunmaktadır. Çünkü uzun yıllara sâri ahlâki yozlaşma, eğitimin içinin boşaltılması ile mânevî değerlerin ihmali gibi sebeplerle insanımızda vicdanî kontrol veya otokontrol hepten olmasa da büyük oranda kaybolmuştur. Vicdanlarda mânevî yasakçı olmadığı zaman geriye polis, zabıta, müfettiş, savcı, mahkeme gibi devletin dış kontrol unsurları kalmaktadır. Onların da vazifelerini ne ölçüde yerine getirdikleri meşkûktür. Bazen görevi denetim olan unsurlar da ihmalkârlık, önemsememe veya tembellik gibi sebeplerle görevlerini lâyıkıyla yerine getirmeyebilmekte veya daha kötüsü suçun parçası olabilmektedir.

Eğitim ve sağlık devletin üzerinde en hassas bir şekilde durması gereken iki önemli hizmet alanıdır. Yaygınlık bakımından da diğer tüm sektörlerden daha büyüktür. Halkın canını yakan suçların çoğu buralarda işlenmektedir. Bırakınız özel hastaneleri devlet hastanelerinde bile döner sermayeyi şişirmek için ayaktan tedavi olan hastalara yatış yazılabilmekte, akla hayale gelmez yollardan vatandaş veya kamu zarara uğratılmaktadır. Özel hastanelerde insanların evhamını tahrik ederek hiç olmaması gereken ameliyatlar “yakalanan” hastaya “âcil” kodu ile yapılabilmektedir. Bu satırları okuyan herkes çevresinde bu gibi hâdiselerin yaşandığını ve nadirattan olmadığını kabul edecektir. Bugün küvezde öldürülen bebekleri, yarın başka şekilde öldürülen yaşlıları, bir başka gün sakat bırakılan insanları konuşabiliriz. Hatta artık sıradanlaşan kadın cinayetlerini, bilmem kaçıncı suçunu işlerken sokakta gezen sapkınları, hakkını mahkemelerde kaybeden insanları, geciken veya hiç gelmeyen adaleti, hatta emniyet güçlerinin yakalaya yakalaya bitiremediği mafya ve cinayet şebekelerini de konuşabiliriz. Ama bunların hepsi bir sonuçtur. İşlenen suçların sebeplerine inmek ve çaresini bulmak hem daha az maliyetli hem daha fazla kazançlıdır. Bir şehre dönen dünyamızda her menfi hâdise bir yanı ile ülkemiz hakkında kötü bir propaganda ve imaj kaybı, diğer yanı ile de küresel rekabette o sektörleri kendi elimizle geriye düşürmek mânâsına gelir. Ayrıca hiçbir hâdisenin sosyal medyadan gizlenmesi veya kaçırılması da mümkün değildir.

Sonuç olarak devletin temel vazifesi vatandaşlarının başta can ve mal emniyetini sağlamak, temel hak ve hürriyetlerini garanti altına almak olduğu için ister kamu isterse özel sektör eliyle işlensin, bütün suçların sorumluluğu da vebali de müteselsil olarak halkın seçtiği hükümetin, onun emrindeki bürokratların ve kanun çıkarma yetkisine sahip olan TBMM’nin üzerindedir. Yönetim ve denetim bir paranın iki yüzü gibidir. Bir tarafı olmazsa veya eksik olursa o para geçerliliğini kaybeder. Denetimi eksik olan veya hiç olmayan yönetimlerin durumu da tıpkı o para gibidir, piyasada geçerliliği yoktur.

  • Tweet

About mahmut bozan

Başka ne okumak istersiniz?

HAYVAN KATLİAMINDAN YENİ APİS ÖKÜZÜNE HAYVAN HAKLARI
TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİ
TÜRKİYE’NİN MÜLTECİ POLİTİKASI; BIRAKINIZ GELSİNLER, BIRAKMAYIZ GİTSİNLER
  • ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • AKADEMİK BAKIŞ
  • DERGİLER
  • BAKAD YAYINEVİ
  • HABERLER
  • İLETİŞİM

BİZE ULAŞIN

  • 0 378 228 18 77
  • bakad74@gmail.com
  • http//www.bakad.org.tr

BAĞLANTILAR

Telif Hakkı © 2021 İzmir Web Tasarım İzmir Web Tasarım Tüm hakları saklıdır.

Batı Karadeniz Akademisyenler Derneği Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Kodlama ♥  Web Tasarım ©

ÜST Web Tasarım