Kaynak: Anadolu Ajansı
Prof. Dr. Mahmut BOZAN
Mahalli idare seçimlerinde AK Parti’nin 20 yıldır sürdürdüğü birinciliği kaybetmesi bazı iştihaları kabartmışa benziyor. Bu durumu ANAP’ın siyasi sahneden siliniş sürecine benzeten çevrelerde kıpırdanmalar ve tahrikler başladı bile. Kara Harp Okulu mezunlarının 30 Ağustos 2024 tarihinde yapılan mezuniyet merasiminden sonra 960 öğrenciden yaklaşık 300 mezunun programda olmadığı halde bir araya gelerek kılıçlarını çekip her türlü “disiplin” kurallarını bir yana bırakarak “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diye bağırmaları ve bu meydan okumanın kayda alınarak medya üzerinden yayınlanması, bu işe liderlik eden teğmenin de dönem birincisi bir kadın olması anlık bir toplanma değil, ciddi bir organizasyonun tezahürü olarak görülmektedir. Bu hadise ile Milli Savunma Üniversitesi’nde Talat Aydemir geleneğini devam ettirmek isteyen perde arkasındaki kıdemli Harbiyelilerin varlığı da ortaya çıkmıştır.
Harbiyelilerin slogan atmasını sahiplenenler onca yaşanmışlıkların üzerini “Ne var bunda canım, söylediklerinde karşı çıkılacak ne var?” diye örtmeye çalışıyorlar. Ancak bir yere işaret edildiğinde “akıllı insanlar işaret edilen yere, maymunlar ise işaret edenin parmağına bakar” diye bir söz vardır. Teğmenlerin yaptığı bu çıkışın adı siyaset biliminde Yeniçerilerin “kazan kaldırma” eylemiyle eşdeğerdir. Darbe sevici demokrasi düşmanları ise her fırsat bulduklarında “genç subaylar rahatsız” diyerek, “zinde güçlerden” dem vurarak vatan savunması için bilenen kılıçları ve silahları milli iradeye yöneltmeye, başbakan asmaya, hükümetleri devirmeye hâsılı dâhile çevirmeye uğraşmışlardır. Yirmi yıldır iktidar hasreti çeken bazı çevrelerin mahalli idarelerde önlerine açılan fırsatı değerlendirerek milli iradeyi ikna edecek hizmet ve faaliyetler yapmak yerine gölde su bekleyen kurbağa sabırsızlığında “erken seçim, âcil çözüm” gibi arayışlara girmesi ve her zaman olduğu gibi “koç başı” olarak silahlı kuvvetleri istismara kalkışması inatçı ve kronik bir milli irade nefretinden kaynaklanmaktadır.
Bir kısım Harbiyelilerin “kılıçlı gösterisi” tarihte yapılan bazı sembolik hareketleri hatırlatmaktadır. Hz. Ali’ye karşı mağlubiyeti, askerlerin mızrak uçlarına Kur’an sayfalarını taktırıp “Kur’an hakem olsun” diyerek galibiyete çeviren Amr ibnül As’ın taktiğini akıllara getirmektedir. Kendi tarihimizde ise Bâb-ı Ali baskını ile kayda geçen “Halaskârân-ı Zâbitan” örneğinden beri içeriye kılıç gösteren ve “ülkeyi uçurumun eşiğinden kurtarma” adı altında iktidarı ele geçirmeye çalışan muhterisleri tedai ettirmektedir. Bu kesimlerin kullandığı sembollere bakıldığında, “..ışıkları sabaha kadar sönmedi, sürekli aydınlık için…” gibi dönemine göre medya cinlerinin akıl dânelik ettiği pek çok mesaj verici örnek bulunabilir. Unutulmamalıdır ki her sembolün arkasında bir siyaset veya bir strateji veya en azından bir taktik yatar. Siyasetin algısı işte bu gibi küçük sızıntıları takip ederek suyun kaynağını bulmak, ona göre de bentleri tamir ve tahkim etmektir.
Milletin yönetme yetkisi verdiği hükümetin meseleyi kalıcı olarak çözeceğine inanmak istiyoruz. 21. Yüzyılı da bir kısım azgın azınlığın darbe söylentileri ile heba edemeyiz. Silahlı kuvvetlerimiz bizim gözbebeğimiz değil, tekmemiz, yumruğumuz ve tokadımızdır. Bu tekme ve tokadın muhatapları ise harici düşman ve tehdit unsurlarıdır. İçeriye kılıç sallayan ve sallatanların te’dip edilmesi ise askeri disiplinin gereği hatta vazgeçilmezidir.