Prof. Dr. Mahmut BOZAN
Türkiye’nin gelecek 5 yılını şekillendirecek 2024-2028 Kalkınma Plânı, 01 Kasım 2023 tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer 32356 ncı sayısında yayımlanmıştır. Bilindiği üzere kalkınma plânları halkın tasvibiyle yetkilendirilen milli iradenin bir kararıdır. Nitekim 12. Kalkınma Plânı da TBMM’nin 31.10.2023 tarihli 15’inci Birleşiminde onaylanmıştır. Kalkınma plânları tüm kamu kurumları için emredici ve rehber hususiyetini haizdir. Diğer bakanlık ve kamu kurumlarının yapacakları stratejik plânlar için de bir üst belge mahiyetindedir. Binaenaleyh kalkınma plânları ülkemiz için 5 yıllık bir yol haritası mânasına gelmektedir. Her yol haritasının bir başlangıcı ve bir de ulaşmak istediği amacı vardır. Bu makalede 2024 yılına girerken hazırlanan 12. Kalkınma Plânının 2028 yılına gelindiğinde nasıl bir Türkiye tablosu ile karşılaşılacağının değerlendirilmesi yapılacaktır. Ancak yeni plânı incelenmeden evvel daha önce yapılan çalışmaları ve uygulanan kalkınma plânlarını kısaca gözden geçirmeye ihtiyaç vardır.
Kısa bir tarihi arka plân vermek gerekirse Türkiye’de ilk plân çalışmaları, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nden davet edilen uzmanların rehberliğinde 1933 yılında 1. Beş Yıllık Sanayi Plânı ve 1936 yılında 2. Beş Yıllık Sanayi Plânı adıyla yapılmış ancak ikincisi uygulanamamıştır. Merkezi plâncı ekonomiler genellikle piyasa ekonomisinin olmadığı sosyalist ve komünist ülkelerde bulunmakta, mahalli ihtiyaçlar dikkate alınmadığı için de SSCB’de olduğu gibi iktisadi krize ve çöküşe yol açmaktadırlar. Bu örnek, plânlamanın kötü bir şey olduğu mânasına elbette gelmez. Ancak ülke plânlaması ile bölge ve şehir plânlamalarının birbirini tamamlayıcı ve destekleyici olması ve gerçeklere istinat etmesi gerekir. Aksi halde bölgeler arası gelişmişlik farkları, ülke bütünlüğünü hedef alan tahrikler başta gelmek üzere pek çok sıkıntılara dâyelik edecektir. Bölgeler arası gelişmişlik farklarını asgariye indirme ve halkın refah seviyesini yükseltme de teknokrat bir yapıya ihtiyaç olduğu düşüncesi ile kurulan Devlet Plânlama Teşkilatı (DPT), bu amacı gerçekleştirmekten ziyade sık sık değişen hükümetlerin birkaç düzine bakanlığında, bakanlığı tanımayan bakanlara danışman ve uzman temin etmenin ötesinde bir fonksiyon ifa edememeye başlamıştır. Yapılan kalkınma plânları da büyük oranda birbirinin kopyası mahiyetinde aynı amaçları tekrarlayan belgelere dönüşmüştür. Bunun misalleri çoktur. Bazı kalkınma plânlarında ise kendini tekrarlamanın ötesine geçildiği görülmektedir. Bir fikir vermek üzere 10. ve 11. Kalkınma plânlarının bazı hedefleri Tablo 1’de verilmektedir.
Tablo-1: 10. ve 11. Kalkınma Plânları
Temel Göstergeler | 10. Kalkınma Plânı (2014-2018) | 11. Kalkınma Plânı (2019-2023) |
GSYH | 2 Trilyon Dolar | 1.080 Trilyon Dolar |
Kişi başına gelir | 25 000 Dolar | 12.484 Dolar |
İhracat | 500 Milyar Dolar | 226.484 Milyar Dolar |
İşsizlik | %5 | %9,9 |
Enflasyon | %5’in altı | Tek haneli rakamlara indirme |
Kaynak: 10. ve 11. Kalkınma Plânları
Tablo incelendiğinde sanki 11. Plân ile 10. Plân başlıklarının yer değiştirdiği veya ters yazıldığı gibi bir intiba hâsıl olur. Zira 11. Kalkınma Plânında 10. Kalkınma Plânı hedefleri yarıya düşürülmüştür. Dünyada eşi benzeri bulunmayan bu acayip tablo Türkiye’de “ayağı yere basan” plânların yapılamadığının en açık göstergesidir.
Ne gam, günümüzde bu plân anlayışı kamu kurumlarının yaptığı stratejik plânlarda da sergilenmeye devam edilmektedir. Sektörel bazda yapılan bu stratejik plânlarda büyük oranda hayali hedefler ile vizyon ve misyon tanımlamaları yapılan, ancak Karamanlı Kâmi Mehmet Efendi’nin dediği gibi “Güle gûş etdiremez yok yere bülbül inler, Varak-ı mihr-i vefâyı kim okur, kim dinler?” fehvasınca bürokrasiye yük, çalışanlara eziyet, denetçilere belge sunmanın ötesinde bir mâna ifade etmeyen mebzul miktarda stratejik plânlara rastlanılmaktadır. Yani beş yıllık kalkınma plânlarının hedeflerini sektörel bazda gerçekleştirmekle mükellef stratejik plânlarda da aynı hatalar tekrarlanmaya devam edilmekte, yönetimleri strateji ile buluşturmak ise başka baharlara kalmaktadır.
Stratejik plânlardan bahsederken mesuliyetini müdrik idarecileri hariç tutarak, birtakım “gayretkeş” yöneticilerin yönettikleri birimlerde kanun yerine keyfi uygulamaları dayatmakta ısrar etmelerine de kısaca dokunmak gerekir. Hangi kurumların stratejik plân yapacakları kanunla belirlenmiştir. O kanunda değil okulların, ilçe ve il milli eğitim müdürlüklerinin bile stratejik plân yapma mecburiyetleri yoktur. Zira Devlet tüzel kişiliğine dâhil olarak onları da kapsayacak şekilde stratejik plân yapma yetkisi Milli Eğitim Bakanlığına verilmiştir. Stratejik plan yapma mecburiyetinden nüfusu 50.000’in altında olan belediyeler bile muaf tutulmuştur. Keza “hizmet yerinden yönetim kuruluşları” olan üniversiteler de stratejik plân yapmakla mükelleftirler. Fakat alanında uzman olsa bile idarede acemi bazı rektörler fakülte, enstitü, yüksekokullara, hatta bölümlere bile stratejik plân yapma dayatmasından bir türlü kendilerini alamamaktadırlar. Keyfi dayatmalarını kanun yerine koyan bu yönetici tipleri kanunu ihlâl ettiklerinin bile farkında olmadan narsist bir duyguyla kurumları amaçlarından saptırmakta ve insan kaynağını lüzumsuz işlerle meşgul etmektedirler. Ne hikmetse bunlara bir “dur” diyen veya hesap soran olmamaktadır. Eğer bu ifadeleri mübalağalı bulanlar varsa lütfedip en yakınlarındaki bir okula veya üniversiteye uğrayabilirler.
Bu girişten sonra 12. Kalkınma Plânının Türkiye’yi nereye taşımak istediğine dair hususu plân metni üzerinden incelemeye başlayalım. 12. Kalkınma Plânı aynı zamanda 2024-2053 yıllarını kapsayan uzun vadeli gelişmenin stratejisini de çizmektedir. Bu sebeple 261 sayfalık bir hacim tutan 12. Plânın ciddiyetle ele alınması gerekir.
Plânda 2053 yılında dünyada bugünkü gelişmiş ekonomilerin gerileyeceği, Asya ve Afrika ülkelerinin ağırlık kazanmasıyla çok kutuplu bir dünya kurulacağı, yapay zekâ, üç boyutlu baskı, makine öğrenmesi ve robotik teknolojilere dijital paraların eşik edeceği, yeşil ve dijital dönüşümle birlikte eğitim sisteminin de ona uygun olarak düzenleneceği, çevre dostu ve akıllı kentlerde temiz enerji kaynaklarının yaygınlaşacağı, dünya nüfusunun 10 milyara dayanacağı ve ağırlıklı olarak Asya ve Afrika’da kümeleneceği, gelişmiş ülkelerde 65 yaş üstü nüfusun %27,8’e çıkacağı tahmini yapılmaktadır.
2053 vizyonuna göre bu umumi manzarada Türkiye gıda ve enerjide arz güvenliği ile birlikte tabii kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamış, yüksek katma değerli üretimiyle istikrarlı olarak büyüyen, cari işlem fazlası veren bir ülke olarak dünyada satın alma gücü paritesine göre ilk 5 büyük ekonomisinden biri olacaktır. Dünyanın en değerli 100 markasından en az 5 tanesi de Türkiye’nin olacaktır. İşsizlik oranının %5 civarında olacağı tahmini yapılan uzun vadeli stratejide dünyadaki en iyi 100 üniversite arasına ülkemizden en az 5 üniversitenin gireceği, Ar-Ge harcamalarının milli gelirdeki payının da %4 seviyesinde olacağı tahmini yapılmaktadır. Daha pek çok alanda 2053 vizyonunun ortaya konulduğu uzun vadeli strateji şüphesiz ki kuvvetli projeksiyonlardan ziyade tahmin ve temenniler üzerine inşa edilmiştir. Tablo 1’de görülen vahim hatalar ihtiyatı elden bırakmamanın -sükutu hayale uğramamak için- gerekli olduğunu hatırlatmaktadır. Zira dünyada gelişmelerin hızlandığı ve ani sıçramalara bile imkân olduğu gelecek 30 yıllık dönem için tahminlerde bulunmak cesaret gerektirir. Ancak teşvik ve motivasyon açısından 2053 vizyonu faydalı bile olabilir. Gelecek 5 yıl için ortaya konulan hedeflere ulaşılması şartıyla uzun vadeli strateji de inandırıcı olabilir. O halde şimdi 2028 yılı için ortaya konulan ana hedefleri gözden geçirelim.
Öncelikle plânın vizyonuna bakmak gerekir. Zira vizyon, gelecekle ilgili öngörü demektir. Yani 5 sene sonra “nerede olmak ve ne yapmak istiyoruz” sorularına cevap verir. Plânda tarif edilen vizyon; çevreye duyarlı, âfetlere dayanıklı, ileri teknolojiye dayalı, yüksek katma değer üreten, geliri âdil paylaşan, istikrarlı, güçlü ve müreffeh bir Türkiye’dir. Bu tarifte sayılan her bir maddenin tahakkukunu ölçecek göstergeler vardır. Ancak bu vizyonun tahakkuku için 5 sene beklememiz gerekmektedir. Her ne kadar yıllık programlarla gidişat hakkında değerlendirmeler yapılabilse de şimdilik hepsi için çok erkendir.
Tablo-2: Büyüme ve İstihdam Gerçekleşme ve 2028 Hedefleri
Kaynak: 12. Kalkınma Plânı s. 58.
Tablodaki temel göstergelerden GSYH, kişi başı milli gelir ve işsizlik rakamları 5 yıl sonrası için en önemli olanlarıdır. Türkiye’nin GSYH’sının 2028 yılı için cari değerde 1.589. trilyon dolar olacağı tahmin edilmektedir. Kişi başı gelirin ise ortalama 17.554 dolar ve satın alma gücü paritesine göre de 58.555 dolar olacağı tahmini yapılmaktadır. İstihdamın arttırılarak işsizliğin %7,5’e düşürüleceği ifade edilmektedir. Bu değerler Türkiye’nin dünyadaki gelişmiş ülke standartlarına erişeceği mânasına gelmektedir.
Diğer bir önemli gösterge de ithalat ve ihracat ve ödemeler dengesi rakamlarıdır. Tablo 3 incelendiğinde Türkiye’nin 2028 yılı ihracat rakamının 375,4 milyar dolara çıkacağı fakat ithalatta düşüşün istenilen seviyeye getirilemeyeceği, zira ihracatın ithalatla olan bağımlılığının etkisini devam ettireceği görülmektedir. Gerileyen uluslararası doğrudan yatırım girişinde ise artış beklenmektedir.
Tablo3: Ödemeler Dengesine İlişkin Hedefler
Kaynak: 12. Kalkınma Plânı s. 66.
Cari işlemler dengesinde oldukça iddialı bir tahmin yapılmakta 2028 yılında cari açığın 2,8 milyar dolara geriletileceği ve GSYH’ya oranının da %-02’ye düşürüleceği ifade edilmektedir. Ülke ekonomisinde son iki yılın en yıkıcı göstergesi olan enflasyonun da 5 yıl sonra %4,7’ye çekileceği kayıt altına alınmıştır. İnşallah bu tahminler gerçekçi bir projeksiyona dayanıyordur.
Bakılmadan geçilemeyecek diğer önemli bir gösterge de yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ihracatı içindeki payıdır. Adeta şeytanın bacağı olan bu göstergenin maalesef 5 yıl sonra da kırılamayacağı, ancak %3,7’den %5,5’e çıkarılacağı bu plânda görünmektedir. Türkiye’nin bu hususta hiç olmazsa Güney Kore seviyesine çıkması gerekir ki ihracatta arzu edilen seviyeye yaklaşsın ve ithalatı karşılama oranı yükselebilsin.
Bu kısa değerlendirme 12. Kalkınma Plânının temel birtakım göstergeleri ile sınırlı tutulmuştur. 12. Kalkınma Plânının sektörel bazda değerlendirilmesi ise bu makalenin çerçevesine sığmayacağı için meraklı ve ilgililerin doğrudan plânı incelemeleri tavsiye olunur.