Prof. Dr. Mahmut BOZAN
BAKAD Başkanı
SSCB’nin dağılma sürecinde (1988-1994) Rusya destekli Ermenistan güçlerinin Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ’ı işgal etmesi, katliamlar yaparak halkı göçe zorlaması ve orada kukla bir “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti !” kurması ile ortaya çıkan durum AGİT Minsk Grubu denilen ve zahirde tarafsız, gerçekte Ermenistan destekçisi Rusya, ABD ve Fransa’nın eş başkanlığında güya çözüme kavuşturulacaktı. Ancak aradan geçen zaman içinde Ermenistan geri çekilmediği gibi yeni işgal denemelerine bile girişti. Özellikle2018’de değişim vaadiyle iktidara gelen Başbakan NikolPaşinyan’ın Azerbeaycan’ın Tovuz bölgesine yaptığı saldırı ve son olarak 27 Eylül 2020 tarihli saldırısı üzerine Azerbaycan Ermenistan’a savaş ilan etmiştir.
Yıllarca Karabağ’da askeri yapılanmaya giden Ermenistan Rusya ve Batı desteği ile yine toprak koparacağını düşünürken karşısında profesyonel, teknolojik donanımı mükemmel ve azimli bir Azerbaycan ordusu bulmuştur. Dağlık Karabağ’daki askeri yığınak özellikle Türkiye’nin verdiği İHA ve SİHA’lar tarafından nokta atışlarla kuş gibi avlanmış, Rusya ve ABD’nin arabuluculuğunda yapılan ateşkes numaraları da Ermenistan’ı kurtaramamıştır. Türkiye açık bir şekilde Azerbaycan’ı haklı davasında desteklediğini ilan etmiş ve Azerbaycan’ın sahipsiz olmadığını tüm dünyaya göstermiştir. Rusya ise Kafkasya’daki stratejisine uygun biçimde savaş Karabağ’la sınırlı kaldığı müddetçe tarafsız kalacağını ilan ederek hem Batı yanlısı bulduğu Paşinyan’ı cezalandırmış hem de Kafkasya’daki Türkiye’nin de dâhil olduğu yeni güç dengesine razı olduğunu ortaya koymuştur.
10 Kasım2020 tarihinde yapılan ateşkes anlaşması ile Azerbaycan zaferini ilan etmiş, Ermenistan ise zillet içerisinde mağlubiyeti resmen kabul ederek Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’a iade etme sözü vermiştir. Azerbaycan 44 gün gibi kısa bir zamanda işgaldeki yedi şehirden beşini savaşla teslim almış, kalan ikisi ise birkaç hafta içinde teslim alınmak üzere anlaşma imzalanmıştır. Diğer bir önemli husus ise Azerbaycan-Nahcivan arasındaki bağlantı yolunun açılmasıdır.
Rusya bu savaşta Minsk grubunun diğer üyelerini bölgeye yaklaştırmadan meseleyi kendi patronajında çözme maharetini göstermiş, barış gücünü de tekeline alarak Türkiye’yi dışarda tutmanın hesabını yapmaktadır. Ancak Azerbaycan’ın da diretmesi ile anlaşma şartlarının yerine getirilme sürecinde Türkiye’nin varlığı kolay kolay reddedilemeyecektir.
Sonuç olarak bir asır önceki güç dengeleri değişmeye başlamıştır. Türkiye hem kendisi, hem de İslam dünyası için artık yükselen bir güçtür. Diğer İslâm ülkelerinin de bu kervana katılması, özellikle Arap dünyasındaki otoriter yöneticilerin bundan ders alması en büyük temennimizdir.