Prof. Dr. Mahmut Bozan
Meselenin özü 02 Ocak 2021 tarihinde 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 13 üncü maddesi ile 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2., 3. ve 7. maddeleri gereğince, Cumhurbaşkanı R: Tayyip Erdoğan tarafından Prof. Dr. Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak atanması üzerinden ortaya çıkarılmak istenen sokak hareketidir. Böyle bir sokak hareketini kimler, ne için çıkarmak istiyorlar? Bu hareket mâsum bir gösteri hakkının kullanılması mıdır veya daha fazlası mıdır? Bu hareket bilim aşkından, akademik hürriyetlerin koruma hassasiyetinden mi yoksa bilimin halk nezdindeki itibarının istismar için elverişli bulunmasından mı kaynaklanmaktadır? Bu yazı bu hususlara açıklık getirmek için kaleme alınmıştır.
Öncelikle üniversitelerimizin serencamını özetlemek ve büyük resme bakmak meseleyi anlamak bakımından faydalı olacaktır. Türkiye, Osmanlı Devleti’nden devraldığı o zamanki adıyla Dâr-ül Fünunları yani üniversiteleri maalesef nüfus artış hızı ve halkın ihtiyaçları doğrultusunda geliştirmekte başarılı olamamıştır. 1923-1950 arası Cumhuriyet hükümetleri sadece bir üniversite açabilmiştir. Ancak akademik kadro ilk tırpanı da 1933 yılında yemiş, devrimlere destek vermediği gerekçesi ile İstanbul Dâr-ül Fünunundaki öğretim kadrosunun çoğu tasfiye edilmiştir. Dâr-ül Fünundan atılan 92 müderris ve yardımcısının (profesör ve doçent) akademik yetersizliğini hiçbir kimse iddia edemez. Bu da yetmemiş tüm akademik unvanlar ve kurum adları da bu “üniversite reformu” ile değiştirilmiştir. Bu çok şaşırtıcı da değildir zira tek partili totaliter idarenin devrim anlayışı teknik değil ideolojik, sosyolojik ve kültüreldir. Böylece akademi tek sesliliğe kavuşturulmuş, fikri ve vicdanı bir akademisyenlerden müteşekkil bir yapı ortaya çıkmıştır.
Çok partili hayata geçişten sonraki süreç incelendiğinde üniversitelerin ekseriyetle akademik çalışmalardan ziyade vesayetçi güç odaklarının ve darbecilerin akıl hocalığı yaptığı, yenilik, keşif, icat veya patent yerine milli iradeyle mücadele ettiği, ideolojik bir konumlanmayla fikir hürriyetini kısıtladığı görülür. Artan nüfusa paralel olarak yüksek öğrenim talebini karşılayacak sayıda üniversite açılması yerine öğrenim hakkını kısıtlayıcı politikalara ağırlık verilmiş, katsayı uygulaması, başörtüsü yasağı gibi uygulamalar ülkemizin beşeri sermayesinin yurt dışına kaçmasına yol açmıştır.
Turgut Özal’la birlikte vakıf üniversiteleri kurulmaya başlanmış ancak çağ nüfusunun yüksek öğrenim talebini karşılayacak sayıda üniversite açılması 2003 yılından sonra olmuştur.. Ancak bu genişleme ile “tabela üniversiteleri” tartışması başlamıştır. Anadolu’da açılan üniversiteler aşağılanmış, çoğu büyükşehirlerde öbeklenen, öğrenci yetiştirmekten ve ilmi çalışmalar yapmaktan ziyade siyasi iktidarla mücadele etmeyi yeğleyen bu kesimler, memleketin en zeki gençleri görev yaptıkları üniversitelere geldiği halde neden o üniversiteleri dünyanın ilk 100 üniversitesinin arasına sokamadıklarının hesabını vermemişlerdir. Kendilerini diğer gelişmiş ülke üniversiteleri ile değil yeni kurulan üniversitelerle mukayese etme kolaycılığına kaçmışlardır. Akademik kadro, bütçe imkânları ve alınan öğrenci başarısı hep göz ardı edilmiştir.
Bugün 209 üniversite ile yükseköğretimde sayısal hedefler büyük oranda yakalanmıştır. Artık nitelik ve kalite hiç mazeretsiz birinci hedeftir. Yeni açılan üniversiteler de akademik kadrolarını güçlendirmişler ve fiziki mekân ve altyapı sıkıntılarını büyük oranda aşmışlardır. Artık Yüksek Öğretim Kanununun güncellenmesi, YÖK’ün koordinatör birim olarak yeniden yapılanması, Üniversitelerarası Kurul’un bir akademik şûra hüviyetine kavuşması, üniversite yönetimlerinin gücü rektörde toplayan mevcut uygulama yerine, kuvvetler ayrılığı esasına göre düzenlenmesi yani rektörün sadece üniversite yönetim kurulu başkanı olarak yürütme alanı ile sınırlandırılıp üniversite senatosunun kendi başkanını seçmesi, akademik terfilerin liyakat esas alınarak yapılacağı bir sistem getirilmesi, üniversitelerin akredite olması, öğretim kalitesinin denetlenmesi üzerine mesai harcanması gerekir. Akademik terfi, teşvik ve yayın hususunda gerçekten iyileştirmelere ihtiyaç vardır.
Tekrar mevzuya dönecek olursak üniversitelere rektör tayin edilmesi hususunda mer’i mevzuatın uygulanmakta olduğunu görürüz. Boğaziçi Üniversitesi de aynı mevzuata tabi olup bir istisna teşkil etmemektedir. O halde çıkarılan gürültü nasıl izah edilebilir? Eğer “rektör atamaları yeniden düzenlensin, katılımcı bir anlayışla tüm paydaşların görüşü alınarak yapılsın” şeklinde bir öneri getirilecekse buna kimsenin bir diyeceği olmaz, herkesin fikrini beyan etme hürriyeti vardır. Yok eğer “Boğaziçi Üniversitesine mevcut mevzuat uygulanmasın” deniliyorsa bu hukuka da eşitlik kaidesine de aykırı “saçma” bir öneri olur. Ancak saçmalama hakkını kullanmak isteyenler de küçük düşme pahasına bu haklarını kullanabilirler. Üçüncü şık ise şu anda Boğaziçi Üniversitesi önünde yapıldığı şekliyle rektör atamasını bahane edip kargaşa çıkarmaya teşebbüs etmektir ki bu tehlikelidir. Pandemi sebebiyle üniversitelere gidemeyen talebelerin sadece İstanbul’da ve Boğaziçi Üniversitesinde “demokratik hak” kullanmaya koşmaları, aralarına kaos tulumbacılarının, terör gündelikçilerinin ve özellikle de muhalefet partisinden kaşıyıcıların katılması hayra alamet değildir. Biz bu oyunu gezi olaylarında da “çevrecilik” numarası üzerinden yaşamıştık. Ama bu yazıya başlık olan “Mesele Boğaziçine Rektör Atama Değil, Sen Hâlâ Anlamadın Mı?” paralelinde söylenen “Mesele Çevre, Ağaç Değil, Sen Hâlâ Anlamadın Mı?” sloganında sırıtıyordu. Mesele milli iradenin temsilcilerini sandıkta yenemeyeceğini anlayanların demokrasi ve hürriyet istismarı ile kaos çıkararak, sokak hareketlerini yaygınlaştırarak, belirli kesimleri ve özellikle üniversite talebelerini kışkırtarak ülkeyi yönetilemez hale getirme ve kendilerini çare olarak öne sürme operasyonudur. Bu fikrin ABD ve AB bağlantıları da vardır.
Azgın azınlığın kargaşa çıkarma teşebbüslerine âkıl çoğunluğun “sus” demesi bir vecibe olmuştur. Yoksa meydanı boş sananlar çeşitli vesilelerle gürültü çıkarmaktan vaz geçmeyeceklerdir.