Bakad

  • ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
    • HAKKIMIZDA
    • YÖNETİM
    • MİSYON
    • VİZYON
    • DEĞERLER
  • AKADEMİK BAKIŞ
  • DERGİLER
    • Uluslararası Batı Karadeniz Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi (USOBED)
    • Uluslararası Batı Karadeniz Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi (UMÜFED)
  • BAKAD YAYINEVİ
  • HABERLER
    • HABERLER
    • KONFERANS
    • SEMPOZYUM
    • PANEL
    • SEMİNER
  • İLETİŞİM
  • Ankara Web Tasarım
  • akademik bakış
  • 2023 SEÇİMLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
19 Ekim 2025

2023 SEÇİMLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

2023 SEÇİMLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

by mahmut bozan / Perşembe, 16 Mart 2023 / Published in akademik bakış, anasayfa, Genel, haberler

Prof. Dr. Mahmut Bozan

Türkiye 14 Mayıs 2023 tarihinde yeni Cumhurbaşkanını ve 28. Dönem milletvekillerini seçecek. Cumhurbaşkanı ilk turda seçilemezse ikinci oylama 28 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak. Konuyla ilgili Cumhurbaşkanı kararı 10 Mart 2023 tarih ve 32128 sayılı Resmi Gazete’nin mükerrer nüshasında yayımlanmıştır.

Kararın ardından cumhurbaşkanı adayları da ortaya çıkmaya başlayacaktır. Ancak başkanlık seçiminin iki aday arasında geçeceği kesindir. Birisi Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan, diğeri ise Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Diğer muhtemel adaylar şimdilik bu analizin konusu dışındadır.

Dikkat edilirse başkanlık seçimi, TBMM seçimlerinden daha fazla önemsenmekte, daha fazla konuşulmaktadır. Bu hal milletvekili intihabının önemsizliğinden değil, Türkiye’nin beş yıllık geleceğinde devlet başkanının hayati bir rolü haiz olmasından ileri gelmektedir. Nitekim TBMM beş yıl için önemli kararlar alma yetkisini elinde tutsa da her konuda yeni baştan kararlar alacak değildir. Neticede anayasa ve kâfi miktarda hatta mebzul miktarda kanun mevcuttur. Önemli olan kanunların icra edilmesi, daha önemli olan da nasıl icra edileceği hususudur. Aynı anayasa ve kanunlar iki farklı iktidarda farklı şekillerde uygulanabilir. Tek partili şefler dönemi ile Menderes döneminde olduğu gibi. Kaldı ki devlet başkanının kararnâme çıkarma yetkisi de icrayı teşri gücünün önüne getirmektedir.

Analize geçmeden önce Tayyip Erdoğan’ın adaylığına yapılan itiraza bir satır açalım. İddia odur ki, Tayyip Erdoğan daha önce iki kere cumhurbaşkanlığı yaptığı için anayasanın 101.maddesindaki “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” hükmü gereği üçüncü defa aday olmaması gerekir. Acaba öyle midir? El-cevap; kesinlikle öyle değildir. Zira Anayasada değişiklik yapılmış ve başkanlık sistemine geçilmiştir. Bu yeni durumda Tayyip Erdoğan sadece bir dönem başkanlık yapmış olmaktadır. Muhaliflerin bu yaklaşım ve yorumu bazılarının “tadı damaklarında kalan” Sabih Kanadoğluvâri[1] hasretle bir iç geçirmesinden ibarettir. 1950 yılından beri tek başına iktidara gelemeyen CHP darbe anayasaları ile yüksek yargı ve cumhurbaşkanlığı gibi vesayet için kurgulanan kurumları kullanarak milli iradeyi temsil eden hükümetleri alt etmeyi başarabilmiştir. Onlara göre CHP dışındaki partiler İktidara gelebilirler ama “muktedir” olamazlar ve olmamalıdırlar.

Analizimize dönecek olursak, öncelikle halkın TBMM ve cumhurbaşkanını seçme hakkını büyük bir nimet olarak gördüğümüzü ifade edelim. Zira Sünnî İslâm’da “icmayı ümmet” edille-i şer’iyyedendir. Yani ümmetin bir hususta verdiği karar meşru ve makbuldür. Bunun adını ister demokrasi isterse başka şekilde ifade edelim, sonuç değişmez. Yeter ki şaibe, hile, hud’a olmasın. Siyasi partiler ve adaylar eşit şartlarda ve haksız rekabet olmadan yarışabilsinler.

İkinci olarak, seçimler meşru bir zeminde eşit şartlarda yapılacağına göre halk kimi seçerse herkesin ona rıza göstermesi gerekir. Bu ikinci kabulü biraz açarsak, sosyolojik olarak Türk milletinin yaklaşık %70 kadarı dindar demokrat mânasında muhafazakâr seçmen yapısına sahipken, yaklaşık %30’u da sosyal demokrat, sosyalist ve daha uç eğilimlere sahiptir. Bu sosyolojik gerçeklik sebebiyle sosyal demokrat ve sosyalist kimliğe sahip olan CHP’nin Türkiye’de tek başına iktidara gelmesi 1923-1950 yılları arasındaki icraatları sebebiyle muhaldir ve iktidara gelememiştir ve gelemeyecektir. Ancak askeri darbelerin sağladığı imkânlar veya koalisyonlar yoluyla zaman zaman iktidar yüzü görmüştür.

Peki, 2023 seçimlerinde CHP cumhurbaşkanlığını kazanabilir mi? Buna “evet” demek mümkün değildir. Fakat CHP’nin cumhurbaşkanı adayı aynı zamanda 6-7 partinin de cumhurbaşkanı adayıdır. Yani CHP’nin tek başına iktidar olma ihtimali yokken, teşkil ettiği “6’lı masa” vasıtasıyla bir umut ışığı yanmıştır. Bu ışığa fer sağlayan partilerden HDP hariç tamamı muhafazakâr halk tabanına hitap etmektedirler. O halde nasıl oldu da düşünceleri, değerleri ve parti programları CHP’den farklı olan diğer partiler CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığına razı oldular? Bu sorunun birinci cevabı, mahalli idare seçimlerinde AK Parti’nin İstanbul ve Ankara’yı kaybetmesini sağlayan senaryonun tekrarlanması ihtimalidir. İkincisi ise 6’lı masadaki her parti için farklı olmakla birlikte R. Tayyip Erdoğan muhalifliği, hatta nefretinde ittifak etmiş olmalarıdır. Ancak bu muhaliflik ve nefrette hârici ortakları da bulunmaktadır. Onlardan birisi ABD’nin mevcut başkanı Joe Biden’dır. O zat seçilmeden önce 15 Temmuz 2016’da darbe ile deviremedikleri Tayyip Erdoğan’ı “muhalifleri organize ederek sandıkta yenmeyi” vadetmişti. ABD ve başkanı elinden geleni bugüne kadar ardına koymadı; teröristleri desteklemekten iktisadi darbelere, küstah tavırlarla ilan edilen yaptırım ve ambargolara, ortağı olduğumuz F35 savaş uçağı projesinden Türkiye’yi çıkarmaya ve hatta parasını ödediği savaş uçaklarını bile vermemeye, Yunanistan’ı boydan boya üslerle donatıp silahlandırmaya, diğer ülkelerle iş birliği gereği yapılan teknoloji transferlerini yasaklamaya kadar her türlü düşmanlığı yaptı. Bu hususta Fransa, Hollanda, İngiltere ve Almanya ve bazı Avrupa ülkeleri de ABD ile hulus birliği içerisinde oldu. Hülasa ABD liderliğindeki Batı’nın Tayyip Erdoğan nefreti ile 6’lı Masa ve PKK elebaşlarının Kandil’den yaydıkları Erdoğan nefreti birleştirilerek bakıldığında halkımızın 14 Haziran’da oyunu nasıl kullanacağının ipuçları ortaya çıkacaktır.

İçinde bulunduğumuz şartların nazikleştirdiği seçimlere gidilirken başkanlık sistemine geçişin sağlanması ile önemli bir tehlikenin bertaraf edilmiş olması ülkemiz için bir kazançtır. En azından yönetimde istikrar garanti altına alınmış, idareyi zaafa düşüren koalisyon tehdidi bertaraf edilmiştir. Her ne kadar muhalifler parlamenter sistemi “güçlendirilmiş” sıfatı ile yeniden getirme arzusunda olsalar da bu kapının kapandığını yakın bir zamanda onlar da anlayacaklardır. Başkanlık sisteminde düzeltilmesi gereken seçim sistemi ve siyasi partiler kanunu ile alâkalı bir takım noksanlıklar vardır ancak padişahın olmadığı yerde taçlı demokrasilerin sistemlerini talep etmek ya kasıt ya da siyaset bilmezlikten öte bir mâna taşımaz.

Yazıyı noktalamadan bir taaccübümü de ifade etmeden geçemeyeceğim. Haydi, AK Parti’de uzunca bir müddet Başbakanlık ve bakanlık gibi tepe noktalarda bulunmuş Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın doku uyuşmazlığı ve muhalif tavırlarını kurdukları siyasi partilerle ortaya koymalarını bir hak olarak kabul edelim, 6’lı Masanın diğer ortaklarını da siyasi geleceklerini devam ettirmek için uygun buldukları bir tercih olarak anlayalım, Yeni Asya’ya ne oluyor da kraldan fazla kralcı oluyor? Olmasında bir beis de olmayabilir ama afyonlanmış veya hipnoz edilmiş gibi Süreyya’yı serada arıyorlar. İşin daha da vahimi bu siyasi tavırlarını okudukları Risalelere izafe ediyorlar. Merak ediyorum, Üstad’ın İttihat ve Terakki Fırkasına muhalif olmakla beraber 2. Meşrutiyet’in ilanından sonraki sükûtunu soranlara Sünuhat[2]’ta verdiği cevabı hiç okumuyorlar mı? Okuyorlarsa nasıl anlıyorlar? Anlamlarına yardımcı olmak için onlara Muhakemat’tan İkinci Mukaddemenin son paragrafını okumalarını tavsiye ediyorum. Özellikle istişare ederken çok ihtiyaçları olacak. Aksi halde “tıbbı hendeseye kıyas ederek, tabibe bedel mühendise müracaat eden” hastanın akıbetine düşmek ihtimali kaviyyen memuldür.


[1] Abdullah Gül 2007 yılında cumhurbaşkanı adayı olarak ilk tur oylamada kullanılan 357 oydan 352’sini alarak TBMM’ce cumhurbaşkanı seçilmişti. Anayasa’nın 102. maddesine göre cumhurbaşkanı seçilebilmek için, ilk iki turda nitelikli çoğunluk (367 oy), sonraki iki turda ise salt çoğunluk (276 oy) aranıyordu. Dönemin Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu 367’nin sadece karar yeter sayısı değil aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğu iddiasını ortaya atmış, bu iddiaya sarılan CHP konuyu Anayasa Mahkemesine götürmüş, AYM bir hukuk rezaleti ortaya koyarak cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında Meclis Genel Kurulu’nda en az 367 milletvekilinin bulunması gerektiğine hükmetmiş, bu danışıklı döğüş ve muvazaa sonucu Abdullah Gül cumhurbaşkanı olamamıştı.

[2] Sünuhat’daki pasaj şöyledir; Dediler: ‘İttihada şedit bir muarızdın. Neden şimdi sükût ediyorsun?’ Dedim: ‘Düşmanların onlara şiddet-i hücumundan. Düşmanın hedef-i hücumu, onların hasenesi olan azim ve sebattır ve İslâmiyet düşmanına vasıta-i tesmim olmaktan feragatidir.” “Bence yol ikidir: mizanın iki kefesi gibi. Birinin hiffeti, ötekinin sıkletine geçer. Ben tokadımı Antranik (dönemin Ermeni terörist başı) ile beraber Enver’e, Venizelos (dönemin Yunan başbakanı) ile beraber Said Halim’e vurmam. Nazarımda vuran da sefildir.”

  • Tweet

About mahmut bozan

Başka ne okumak istersiniz?

CHP’DE NELER OLUYOR?
BİRİLERİ IRAK’I ENDİŞEYLE GÖZETLİYOR
BATI KARADENİZ AKADEMİSYENLER DERNEĞİ’NDEN OLAĞAN GENEL KURUL İLANI

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • AKADEMİK BAKIŞ
  • DERGİLER
  • BAKAD YAYINEVİ
  • HABERLER
  • İLETİŞİM

BİZE ULAŞIN

  • 0 378 228 18 77
  • bakad74@gmail.com
  • http//www.bakad.org.tr

BAĞLANTILAR

Telif Hakkı © 2021 İzmir Web Tasarım İzmir Web Tasarım Tüm hakları saklıdır.

Batı Karadeniz Akademisyenler Derneği Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Kodlama ♥  Web Tasarım ©

ÜST Web Tasarım