
Prof. Dr. Mahmut Bozan
AK Parti’nin son iki mahalli idareler seçiminde aldığı sonuçlar arasındaki ciddi fark yükselme döneminin sona erdiğini, duraklama ve gerileme döneminin başladığını göstermektedir. 31 Mart 2019 Mahalli İdareler seçimlerinde AK Parti %44.33 oy oranı ile 15 büyükşehir, 24 şehir ve 535 ilçe belediyesi kazanırken, CHP ise %30.11 oy oranı ile 11 büyükşehir, 10 şehir ve 187 ilçe belediyesi kazanmıştı. 31 Mart 2024 Mahalli İdareler seçimlerinde ilk defa CHP, bilinen oy oranını geçerek %37.75 ile birinci parti olmuş, AK Parti %35.48 oy oranı ile ikinci sıraya düşmüştür. Diğer partilerden Yeniden Refah Partisi (YRP) %6.19 oy oranı ile üçüncü sıraya çıkmıştır. Bu durum AK Partiye ileride en güçlü rakibin -eğer kucaklayıcı bir siyaset izlerse- muhafazakâr seçmen tabanında YRP olacağını göstermektedir. Bu seçimde CHP ile stratejik ortaklık kuran DEM Parti %5.7 oy oranı ile hem kendi kazançlarını korumuş hem de CHP’ye can suyu olmuştur. Milliyetçi oyların toplandığı partilerden MHP, Cumhur İttifakındaki desteğe rağmen %4.98’de kalmış; İyi Parti ise %3.77 oy oranı ile siyaset sahnesinden silinme işaretleri göndermeye başlamıştır.
Mahalli idareler seçimlerindeki gerilemeyi teyit eden diğer bir husus ise 2018 ve 2023 Milletvekili seçimleridir. Her iki dönemdeki cumhurbaşkanlığı seçimleri hariç tutulursa AK Parti’nin inişe geçtiği açıkça görülmektedir. Recep Tayyip Erdoğan 2018’de ilk turda rahat bir şekilde seçimi kazanmışken, 2023’te ancak ikinci tur oylamada seçimi kazanabilmiştir. Ayrıca AK Partinin 2018 ve 2023 milletvekili seçimlerinden oy kaybına uğrayarak çıktığını da unutmamak gerekir. Aslına bakılırsa AK Parti ilk defa TBMM çoğunluğunu 2015 Haziran seçimlerinde kaybetmişti. Parlamenter sistemin câri olduğu o dönemde koalisyon hükümetinin kurulamaması üzerine -ki o dönem Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın uyguladığı oyalama siyasetini CHP aşamamamıştı- 2015 Kasım’ında seçimler yenilenmiş ve AK Parti TBMM çoğunluğunu tekrar ele geçirmişti. Ancak 2018 seçimlerinde AK Parti %42.56 oy oranı ve 295 milletvekili ile Meclis ekseriyetini kaybetmesine rağmen Başkanlık sistemine geçildiği için iktidarda kalmayı başarabilmiş, MHP ile yaptığı Cumhur İttifakı sebebiyle de % 53.66 oy oranı ve 344 milletvekili ile Meclis çoğunluğunu birlikte sağlayabilmişlerdi. Aynı durum 2023 Milletvekili Genel Seçimlerinde de yaşanmış, AK Parti %35.61 oy oranı ve 268 milletvekili ile ikinci defa Meclis üstünlüğünü kaybetmesine rağmen Cumhur İttifakı sayesinde TBMM’de 323 sandalye ile ekseriyeti koruyabilmiştir. CHP ise kurmuş olduğu Millet İttifakına rağmen %25.33 oy oranı ve 169 milletvekili ile gerilere düşmüştür.
Bugüne geldiğimizde devam etmekte olan iktisadi bunalım, özellikle emekli maaşlarındaki düşük seviye, hayat pahalılığı başta olmak üzere hükümetin uyguladığı politikalara duyulan öfke “AK Partiye çok ciddi bir ders verme” şeklinde tezahür etmeye başlamış ve 31 Mart 2024 Mahalli İdareler seçiminde yeni bir tablo ortaya çıkmıştır. CHP’yi -onların tabiriyle- görünmez %20’lik cam tavanın dışına taşıyan %37.75’lik oy oranı elbette belediyelerde ortaya koydukları “üstün performansları” sebebiyle değildir. AK Partiyi gerileten de sadece kızgınlığı sebebiyle sandığa gitmeyen veya rakip partilere oy veren seçmen değildir. Her ne sebeple olursa olsun CHP bu seçimden birinci parti olarak çıkmayı başarmıştır. Tablo 1’de görüldüğü üzere AK Parti toplamda 505 belediye başkanlığını kazanmış olsa bile büyükşehirlerde ve hatta illerde kaybetmiştir.
Tablo-1: 2024 Mahalli İdare Seçimi Sonuçları

Kaynak: Anadolu Ajansı
CHP’nin kazandığı 14 büyükşehir nüfus, coğrafya ve iktisadi güç olarak oldukça ehemmiyetlidir. Henüz Yüksek Seçim Kurulu resmi sonuçları ilan etmemekle birlikte, seçim sonuçları geneli itibariyle bu şekildedir.
Sonuçları analiz etmek gerekirse, analizin bir tarafını seçmenler, diğer tarafını da siyasi partiler oluşturmaktadır. Seçmen tarafına bakıldığında halkın seçimlere iştirak seviyesi kendilerini “ileri demokrasi” olarak reklam eden ülkeleri kıskandıracak bir seviyededir. Yani Türk Milleti seçim sandığına rağbet etmekte, önüne ne zaman sandık gelse iradesini kuvvetli bir şekilde ortaya koymaktadır. Tablo 2 incelendiğinde 1960 askeri darbesinin getirdiği bir usanç dışında halkın seçimlere iştirak oranının %80’in üzerinde olduğu âşikârdır. O halde halk üzerine düşen vazifeyi yerine getirmekte ve iradesini yüksek bir seviyede ortaya koymaktadır.
Tablo 2: Milletvekili Genel Seçimlerine Halkın Katılma Oranları % (1950-2023)

Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu
Analizin ikinci tarafında olan siyasi partilere gelince, çok partili hayata geçtikten sonra yapılan askeri darbelere, vesayeti garanti altına alan darbe anayasalarına, seçim ve siyasi partiler kanunun menfiliklerine rağmen Türkiye’de demokrasi ağır-aksak da olsa işlemektedir. Tarihi arka plâna kısaca bakılacak olursa, mevcut ana akım partilerin teşekkülü Meşrutiyete kadar uzanır. Meşrutiyetle başlayan çok partili hayat bu iki siyasi akımı partiye dönüştürmüştür. Bunlardan birisi merkeziyetçi akımı temsil eden İttihat ve Terakki Fırkası, diğeri ise zaman zaman isim değişikliklerine rağmen adem-i merkeziyetçi akımı temsil eden Ahrâr Fırkasıdır. Bu iki fırka Cumhuriyetle birlikte Halk Fırkası ile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasına dönüşmüştür. Hem merkeziyetçi hem de darbeci geleneğin partisi olan Halk Fırkası Cumhuriyet Halk Partisi olarak yoluna devam ederken, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası darbeler sebebiyle 1950’de Demokrat Parti, 1960 darbesinden sonra Adalet Partisi, 1980 darbesinden sonra çatallanarak Anavatan ve Doğruyol Partisi, komünizmin yıkılmasından sonra ortaya çıkan yeni duruma uygun olarak da özellikle 1997 post modern darbesini müteakip AK Parti olarak milletin karşısına çıkmıştır.
Son 20 yıldır tek başına iktidarda olan AK Parti, 2018’de uygulanan başkanlık sistemi ile koalisyon dönemlerini ortadan kaldırmış, Devlet Başkanı ve Meclis halk tarafından ayrı ayrı seçilmeye başlanmıştır. İşte bu dönemeçte icranın başı olan cumhurbaşkanı 5’er yıllık süreler için %50+1 oyla seçilmekte olup, en güçlü rakibi olan CHP ve kurduğu ittifaklara galip gelmektedir. Keza Meclis seçimlerinde de son iki dönemde yaşanan gerilemelere rağmen kurduğu Cumhur İttifakı sayesinde TBMM’de şimdilik ekseriyeti muhafaza etmektedir.
2024 Mahalli İdareler Seçiminde ortaya çıkan tablo ise açık bir şekilde AK Parti’nin mahalli idarelerde üstünlüğü kaybettiğini ortaya koymaktadır. Diğer bir deyişle yeni dönemde merkezi siyaset AK Parti ve Cumhur İttifakı tarafından, mahalli siyaset ise ağırlıklı olarak CHP ve yeni ortakları tarafından yürütülecektir. AK Parti, Türk Milliyetçileri ile bir ittifak içerisinde iken, CHP ise ayrılıkçı Kürt milliyetçileri ve ırkçıları ile hulus birliği yapmaktadır. İttifakların küçük ortakları büyük ortaklarını kısmen de olsa mayalamaktadır. Bu oyunda YRP’nin üçüncü sıraya çıkması oldukça manidardır. Eğer YRP, AK Partinin ilk dönemlerinde ortaya koyduğu siyaseti uygulayabilirse ciddi bir alternatif oluşturabilir.
Her ne kadar bu seçimde yaşanan seçim galibiyeti CHP’nin başarısından ziyade AK Parti’nin başarısızlığına, iktisadi krizin yakıcılığına ve siyasetindeki hatalarına bağlansa da netice itibariyle AK Parti seçimi kaybetmiş ve halk nezdinde çok ciddi bir itibar kaybı yaşamıştır. Daha da kötüsü başlangıçta çevreyi temsil ederek iktidara gelmişken, şimdi yerine geldiği eski merkezin rolünü üstlenmekte ve kendisini devirmeye çalışan yeni çevrelerin teşekkülüne de meydan açmaktadır. Bunu düzeltmek ve halk nezdinde yeniden itibar kazanmak için önünde uzun bir süre vardır. Keza CHP’nin de sebepleri her ne olursa olsun kazandığı bu başarıyı sürekli hale getirmek için halkın değerleriyle lafzen değil fiilen barışması gerekir ki iktidara ciddi bir alternatif oluşturabilsin. Bunun için de CHP’ye açılmış 4 yıllık bir kredi vardır. Bu zaman zarfında hükümetin ülke siyasetindeki başarısı ile CHP’nin mahalli idarelerdeki başarı derecesi 2028 ve 2029’da yapılacak seçimlerde yeniden değerlendirilecek, siyasi tablo yeniden şekillenecektir.
Dileğimiz hem ülke siyasetinin hem de mahalli siyasetin bir birini tamamlayacak şekilde başarı ve iyilikte yarış şeklinde sürmesi ve ülkemizi “sürüklenen devlet” değil, kendi kendine yeten, İslâm ve Türk dünyasına da yardım ve liderlik eden bir devlet pozisyonuna taşımasıdır.