Kaynak: Anadolu Ajansı
Prof. Dr. Mahmut BOZAN
Osmanlı Devleti’nin dünya siyasetindeki gücü zayıflayınca Düvel-i Muazzama denilen İngiltere, Fransa, Almanya ve Rusya’nın etki gücü arttı. Milletleri yanyana yaşatan Osmanlı Barışı yerini Batı’nın sömürge siyasetine bıraktı. Hatta Rus Çar’ı 1. Nikolay Pavloviç İngiltere ve Fransa’ya Osmanlı Devleti’nin ölmek üzere olduğunu ve ellerini çabuk tutarak bu “hasta adamın” mirasını paylaşmayı teklif etmiş ve gizli bir anlaşma da imzalanmıştı. Birinci Cihan Harbi zengin petrol yataklarının bulunduğu Osmanlı topraklarını paylaşmak üzere çıkarılmış bir sömürge rekabeti yarışıydı. Bolşevik ihtilali ile Rusya sahneden çekilince Devlet-i Aliye’nin toprakları İngiltere ve Fransa arasında pay edildi. Artık Osmanlı Barışı yerini Batı’nın sömürge siyaseti almıştı. Sömürge yarışında arkadan gelen Almanya ve Japonya’nın da hak iddia etmesiyle İkinci Dünya Harbi patlak verdi ve sadece cephedeki askerler değil şehir, kasaba ve köylerindeki insanlar da bu vahşetin kurbanları haline geldi. ABD Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerini atom bombası ile vurdu. Tek dişi kalmış canavarın medeniyet anlayışı gücün borusunu asker-sivil, kadın-erkek, yaşlı-çocuk tefrik etmeden öldürmek üzere öttürüyordu. İkinci Dünya Harbi adıyla anılan bu çılgınlık 1939’dan 1945’e kadar sürdü ve yaklaşık 80 milyon insanın canına mal oldu.
İşte Birleşmiş Milletler (BM) adı altında bir yapının kurulması tekrar böyle bir savaşın çıkmaması ve uluslararası barış ve güvenliğin korunması amacıyla ABD’de 24 Ekim 1945 tarihinde kuruldu. Kurucu üyeler arasında Türkiye de bulunuyordu. Kuruluşunda 51 üyenin bulunduğu BM’nin bugün 193 üyesi var. Her yıl 24 Ekim BM Günü olarak kutlanmakta, devlet veya hükümet başkanları ABD’nin New York şehrine gelerek BM binasındaki toplantıya katılmakta ve Genel Kurula hitap etmektedir. Bu sembolik faaliyet arka planda ABD’nin patronluğunu her daim hissettirmekte, bu sebeple bazı devlet başkanları bu toplantılara iştirak etmemektedir. BM’nin ana organları içinde yer alan Güvenlik Konseyi (BMGK) BM’yi içi boş bir çuvala döndürmekte, veto yetkisini haiz ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’in elinde oyuncağa dönüşen BM ne barışı koruyabilmekte, ne de veto ayrıcalığını taşıyan ülkelerin menfaati dışında bir işe yaramaktadır. Sürekli demokrasiden bahseden ABD, İngiltere ve Fransa’nın başını çektiği beşli çete oligarşisine dönüşen BM’yi diğer 188 ülkenin demokratikleştirememesi veya silkeleyip atamaması hayret vericidir[1]. İşte bu sebeple Türkiye Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan her sene BM kürsüsünden “Dünya Beşten Büyüktür” diye haykırmakta ama sesi arzu edilen aksi sedayı vermemektedir.
Yine de takdire şayan bu gayretin devam etmesi gerekir. Bazılarının salonda kaç kişi olduğu, kimin dinleyip dinlemediği dedikoduları ciddiyetten uzaktır. Zira hiç olmazsa bu sesi duymaya hasret olanların kulaklarına “İsrail’in Filistin halkına yaptığı soykırımı, onu destekleyenlerin de soykırım ortağı olduğu, bu yeni Hitler’in durdurulması gerektiği” sözleri gitmiştir. En azından tarihe not düşülmüştür. Arap devletleri ile çevrilen İsrail’e karşı kılları kıpırdamayan devlet başkanları azarı yemiş, çılgınca intihara koşan İsrail ikaz edilmiştir.
Evet, aklı başında olan Musevilere hatırlatmakta fayda var ki, Hıristiyanların nezdinde Yahudiler Hz. İsa’nın katili olarak en aşağı bir millettir. Daha düne kadar Avrupa’nın gettolarında sıkıştırılmış, gaz odalarında boğulmuş, fırınlarında yakılmıştır. Yahudiler bugün hâlâ varsa, mevcudiyetlerini Müslümanlara ve özellikle de Osmanlı Devleti’nin şefkat aguşuna borçludur. Bugün Müslümanların nefretini biriktiren İsrail yarın kendini kullananlar geri çekilince başına nelerin geleceğini bir kere daha hesap etmeli, ona göre davranmalıdır. Atalarımız “rüzgâr eken fırtına biçer” sözünü boşuna söylememiştir ve belki de Yahudilerin sığınacağı yeni bir Osmanlı bulmak için de vakit çok geç olacaktır.
[1] BM’nin 5’li çete oligarşisinden kurtulmasına dair bkz. Bozan, Mahmut (2023). Birleşmiş Milletlerde Demokratikleşme Sorunu, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 76, 254-271; DOI: 10.51290/dpusbe.1255386, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2970045