Kaynak: Euronews, “BMGK’de Filistin’in BM tam üyelik oylamasına ABD’nin tek başına yaptığı veto”.
Prof. Dr. Mahmut BOZAN
Şu resim tam bir zorbalığı, küstahlığı ve iğrençliği dünyanın gözüne sokmaktadır. Birleşmiş Milletlere (BM) üye 194 ülkeden 5 tanesi (ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa) kalan 189 ülkenin iradesine meydan okumakta, istemedikleri hiçbir kararın BM’den geçmesine müsaade etmemektedir. Yukarıdaki resimde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) soykırıma tabi tutulan Filistin’in BM’ye tam üyeliği oylanırken tek başına kalan ABD temsilcisinin (tükürün zâlimlerin hayâsız yüzlerine dedirtecek) vetosu kayda girmektedir. 21. Yüzyılda bu iğrençliği hangi ülke içine sindirebilir? 189 ülkeden en az 150 tanesinin BM üyeliğinden istifa etmeleri ve yeni bir Dünya Parlamentosu’nu kurmaları icap etmez mi?
Filistin’in BM’ye tam üyeliğinin yolunu açacak olan BM karar tasarısını ABD’nin veto etmesi aslında bardağı onlarca kere taşıran son damlalardan sadece bir tanesidir. Birinci Cihan Harbi ile Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetinden çıkan Filistin’de İngiliz eliyle ve ABD desteğiyle bir Yahudi devletinin (Medinat Yisra’el) kurulması yine BM’nin 1947’de hazırladığı Filistin Paylaşım Plânı ile olmuş, Filistin topraklarının yalnızca %7’sinin sahibi olmalarına rağmen Yahudilere bölgenin %56’sını veren bu plân 14 Mayıs 1948’de uygulamaya konularak İsrail devleti kurulmuştur. Daha sonra katliamlar, tehcirler ve el koymalarla Filistin halkı kendi topraklarından kovulmuş, yerlerine tüm dünyadan göç eden Yahudiler yerleştirilmiştir. Hamas’ın son huruç harekâtı da bahane edilerek son bir darbe ile Filistin halkı tamamen yok edilmek veya topraklarından sürülmek istenilmektedir.
İşte bu yok etme harekâtına karşı varlığını sürdürmek isteyen Filistin, 2011’de de BM’ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak yine BMGK’de ABD engeline takılmıştı. Daha sonra Türkiye’nin de desteği ile 2012 yılında Filistin’e BM’de daimi gözlemci statüsü verilebildi. Filistin’in BM Genel Kuruluna tam üyelik başvurusunun yeniden ele alınması ile ilgili 02 Nisan 2024 tarihli talebi de 15 üyeli Güvenlik Konseyi’nde yapılan oylamada ABD’nin karşı çıkması ile neticesiz kalmış oldu. ABD temsilcisi karar tasarısını erken bir eylem olarak gördüğü için veto ettiğini açıkladı. Anlaşılan Filistin’de tek bir Filistinli kalmayıncaya kadar her talep erken sayılacaktır. Nitekim şu anda İsrail de elini çabuk tutmakta, ABD, İngiltere ve Fransa’nın desteğiyle tehcir, tenkil ve soykırım çarkını işleterek 2000 yıl sonra döndüğü veya döndürüldüğü Filistin’in tamamına el koymaya çalışmaktadır.
Peki, ABD bu engelleme yetkisini nereden almakta veya bu hakkı ona kim vermektedir? Bu sorunun cevabı çok açıktır. ABD bu yetkiyi kendisine BM ve BMGK’yi kurarken bizzat kendisi vermiş, bu yapıyı kurgularken İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’i de ortak ve razı etmiştir. İkinci Cihan Harbinin yıkıcı sonuçlarından ürken ve yeni atom bombalarının atılmasını istemeyen ülkeler de dünyada bir barış dönemi yaşanması ümidi ile bu anlaşmaya taraf olmuşlardır. Ancak bu güne kadar yaşananlar dünyada barışın bir hayal olduğunu milyonların akan kanları ve işgal edilen toprakları ile iyice öğrenmişlerdir. Batı, bildiğimiz Batı’dır. Artık bu zorba düzene bir dur demenin vakti de çoktan gelmiş ve geçmektedir[1]. Türkiye’nin ısrarla dile getirdiği “Dünya 5’ten büyüktür, daha âdil bir dünya mümkündür” tezi pek çok ülkeyi cezbetmekle birlikte buna önayak olacak bir “babayiğit” veya “babayiğitler” aranmakta fakat bulunamamaktadır.
Vaktiyle Birleşik Krallık (İngiltere) ve Fransa öncülüğünde 10 Ocak 1920’de İsviçre’nin Cenevre kentinde kurulan Cemiyet-i Akvam nasıl 1946 tarihinde ortaya çıkan yeni güç dengeleri sebebiyle feshedilmişse, BM’de ortaya çıkan yeni güç dengeleri başta olmak üzere 5 ülkenin menfaatlerine hizmetle sınırlı kalması sebebiyle feshedilmeye mahkûmdur. Bu fesih er veya geç yaşanacaktır. Ancak bu feshin kapısını ondan menfaat elde edenler değil, zarar görenlerin açması öncelikli bir vecibe ve tarihi bir mükellefiyettir.
Bu açık mektup haysiyet sahibi tüm devletlere ve özellikle de İslâm ülkelerine bir davettir. Ey haysiyet sahibi ülkeler! Bu sahtekâr, ikiyüzlü, demokrasi ve insan hakları istismarcısı, sadece güce dayanan ve güçten anlayan, hak-hukuk tanımayan Batılı güçleri daha ne kadar çekeceksiniz? Bunların kurduğu BM başta olmak üzere diğer uluslararası organizasyonlara daha ne zamana kadar üyeliğinizi devam ettireceksiniz? Sizi kesmek için hazır tutulan bu kılıç ve hançerlerin bilenmesine daha ne kadar seyirci kalacak veya destek vereceksiniz?
Bu sistemden beslenen ABD, İngiltere ve Fransa ile onların arkasında sıralanan Avrupa devletlerini ve sömürgelerini bu davetten hariç tutuyorum. Onlar gerçek kimlikleri ve tüm çirkinlikleri ile saflarını belli etmektedirler. Ya siz, onlara karşı olduğunu beyan eden Rusya ve Çin? Sizin yeriniz neresidir? Bu zorba oligarşik yapının ortaklığına hiç sesiniz çıkmamaktadır. Belli ki siz de onlarla hulus birliği içinde olmakla birlikte sahte bir muhalif tavır ile durumu idare etmeye çalışıyorsunuz. Bu tavrınıza rağmen size olan davetimiz de tüm ülkelerin demokratik olarak temsil edileceği, ayrıcalıkların olmayacağı bir Dünya Parlamentosuna evet demenizdir.
Son olarak bir davet de tüm dünya ülkelerinde yaşayan ve insan hak ve hukukuna riayeti samimi olarak arzulayan ölmemiş akıllara, sönmemiş vicdanlara ve onların temsilcileri olan akademisyenlere, sivil toplum kuruluşlarına ve dini şahsiyetlerine yapmak istiyorum. Geliniz el birliği ile dünya sulhu için çalışalım. Aksi takdirde dünyanın hiçbir yeri, hiçbiriniz için özellikle de bugünün zorba sömürücüleri için emniyetli bir yer olarak kalmayacaktır.
[1] Sadece BM değil, BM’ye bağlı IMF ve Dünya Bankası gibi diğer uluslararası kuruluşlar da ABD ve geneli itibariyle Hristiyan Batı’nın menfaatlerini korumak üzere kurulmuş yapılardır. Bu kuruluşların kimler tarafından yönetildiği ve aldıkları kararlar incelenirse kimlere çalıştığı gayet açık bir şekilde anlaşılır. Konuyla ilgili detaylı bilgi için bakınız “Bozan, M. (2023). Birleşmiş Milletlerde Demokratikleşme Sorunu, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 76, 254-271”, https://dergipark.org.tr/tr/pub/dpusbe/issue/76930/1255386