Bakad

  • ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
    • HAKKIMIZDA
    • YÖNETİM
    • MİSYON
    • VİZYON
    • DEĞERLER
  • AKADEMİK BAKIŞ
  • DERGİLER
    • Uluslararası Batı Karadeniz Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi (USOBED)
    • Uluslararası Batı Karadeniz Mühendislik ve Fen Bilimleri Dergisi (UMÜFED)
  • BAKAD YAYINEVİ
  • HABERLER
    • HABERLER
    • KONFERANS
    • SEMPOZYUM
    • PANEL
    • SEMİNER
  • İLETİŞİM
  • Ankara Web Tasarım
  • akademik bakış
  • TÜRKİYE NİHAYET NÜKLEER GÜCE KAVUŞTU
19 Ekim 2025

TÜRKİYE NİHAYET NÜKLEER GÜCE KAVUŞTU

TÜRKİYE NİHAYET NÜKLEER GÜCE KAVUŞTU

by mahmut bozan / Cuma, 28 Nisan 2023 / Published in akademik bakış, anasayfa, Genel, haberler

Prof. Dr. Mahmut BOZAN

27 Nisan 2023 tarihi ileride Türkiye’nin nükleer güce kavuştuğu çok önemli bir gün olarak hatırlanacaktır. Batı’nın teknolojik üstünlüğünü bir sömürü mekanizması olarak kullandığı ve özellikle de İslâm dünyasını kontrol altında tutmanın bir aracı yaptığı dönem biraz daha zayıflamıştır. Etkisiz hale getirilmesi veya en azından dengelenmesi ise Türkiye’de nükleer gücün “nükleer silaha” dönüştürülmesi ile mümkün olacaktır.

Türkiye’nin nükleer santral kurma plânları elbette tek parti dönemlerinde değil, vesayet altında da olsa milli iradenin iktidar olduğu dönemlerde yapılmaya başlanmıştır. Ancak nükleer gücü elde etmek o kadar da kolay olmamıştır. Zira nükleer güç hem enerji hem de silah demektir. Dünya nükleer santral ve nükleer silah haritalarına bakıldığında her ikisinin de emperyalist güçlerin tekelinde olduğu görülmektedir. Haliyle de kolay kolay paylaşılmayacaktır. Bu tavrın izdüşümünü Türkiye üzerinden inceleyebiliriz. Türkiye’nin nükleer enerjideki tarihi seyrine bakıldığında Akkuyu’ya 1976 yılında yer lisansı verilmesine rağmen Demirel dönemi (1968-1969), Ecevit-Erbakan koalisyonu (1975-1976), Özal dönemi (1982-1985) ve Ecevit-Yılmaz koalisyonu döneminde (1998-2000) yapılan ihaleler Batı’nın örtülü ambargoları ve içimizdeki Batı kâselislerinin[1] propagandaları sebebiyle hep akim kalmıştır. AK Parti iktidarı dönemindede açılan ihalelere Batılı ülkeler rağbet etmedikleri gibi Japonya ve Güney Kore gibi ihalelere girme niyeti olan ülkeleri de engellemişlerdir. Bu yasaklar 2010 yılında aşılmış, Rusya ile anlaşma imzalanarak bu günlere gelinmiş, 27 Nisan 2023’te Türkiye ve Rusya devlet başkanlarının da iştirak ettiği bir merasimle barış için atom enerjisi bayrağı göndere çekilmiş, Akkuyu resmen nükleer tesis hüvviyetini kazanmıştır. Böylece İslâm Dünyasında Pakistan, İran ve BAE’den sonra nihayet Türkiye’de nükleer güce kavuşmuştur.

Teknik detaylarını bir yana bırakarak şu kadarını söylemek mümkündür ki, üçüncü nesil bir nükleer güç santrali olan Akkuyu yılda 35 milyar kWh elektrik üretecek ve Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yaklaşık %10’unu karşılayacaktır. Buna ilave olarak harekete geçecek nükleer yan sanayi ve teknolojiler, bilgi birikimi ve nükleer teknolojiye sahip insan kaynağı[2] diğer bir önemli meyveyi daha verecektir ki işte bu Batı’nın korkulu rüyasıdır; Türkiye’nin nükleer silah sahibi olma ihtimali. Nitekim Avrupa Parlamentosunun 6 Temmuz 2017 tarihli Türkiye’nin Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını tavsiye eden raporunda, Akkuyu Nükleer Enerji Santrali projesinden vazgeçilmesi talebi yer almaktadır. Türkiye nükleer enerji santralinden vazgeçmek bir yana Sinop ve Kırklareli İğneada’da da yeni nükleer santrallerin yapımını plânlamaktadır. Peki, bu tavsiyeye imza atan ülkelerde hiç nükleer enerji santrali yok mudur?

Harita 1 incelendiğinde dünya üzerinde nükleer santrallerin fakir ve enerji yoksulu ülkelerden ziyade müreffeh ve gelişmiş ülkelerde toplandığı görülür. Dünyada en çok nükleer reaktörün yer aldığı ABD’de 104 reaktör faal halde ve ABD’yi 58 reaktörle Fransa, 51 reaktörle Japonya, 32 reaktörle Rusya, 21 reaktörle Güney Kore takip etmektedir. 31 farklı ülkedeki 437 nükleer reaktör, dünya elektrik ihtiyacının yüzde 13,5’ini karşılamakta, artan enerji ihtiyacına paralel olarak 151 yeni reaktörün yapılması plânlanmakta, 57’sinin de yapımı devam etmektedir.

Harita 1: Nükleer Enerji Santrali Olan Ülkeler

Diğer yandan ülkelerin tabiatı icabı süreklilik arz etmeyen güneş ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir alternatif enerji kaynaklarını takviye maksadıyla süreklilik arz eden nükleer reaktörlere yatırım yaptıkları da görülmektedir. Mesela Fransa elektrik ihtiyacının %70’inden fazlasını, Ukrayna %51’ini, İsveç yaklaşık %30’unu, Belçika yaklaşık %40’ını, Avrupa Birliği %26’sını, Güney Kore yaklaşık %30’unu ve ABD %20’sini nükleer enerjiden karşılamaktadır[3]. “Ya Türkiye?” diye soramıyoruz. Zira onca badireyi atlatarak daha yeni bir nükleer santralinin açılışı yapılabilmiştir. Peki neden? Çünkü Türkiye gibi enerjide çok büyük oranda dışa bağımlı olan bir ülkenin belini doğrultması istenmiyor. TUİK verilerine göre dış ticaret açığının ¾’ü enerji ithalatından kaynaklanıyor. Türkiye’nin 2022 yılında enerji ithalatı için ödediği fatura 103 milyar dolar civarında. Bu da tam olarak 5 tane Akkuyu nükleer santraline denk geliyor. Eğer Türkiye Fransa’nın yaptığı gibi ihtiyacı kadar nükleer santraller kursa muazzam bir kaynağı diğer alanları geliştirmek için kullanabilir.

Ancak büyük soruyu tekrar edelim; neden bu güne kadar ülkemizde nükleer santraller yapılamadı? Neden yanı başımızda Çernobil’den daha eski ve patlamaya hazır Ermenistan’ın Metzamor şehrinde bulunan ve Türkiye sınırına 16 km uzaklıkta yer alan Nükleer Santrali için Türkiye’deki “vatansever ve dahi çevreci!” gruplar bir kerecik bile protesto yürüyüşü yapmadıkları halde, olmayan ve sadece yapılması plânlanan Akkuyu nükleer santrali için “Nükleer Santrallere Karşı Güçbirliği Platformu” oluşturdular? Şeytan taşlamanın âlemi yok! Küresel güç odakları siyasetleri icabı Türkiye’nin ne nükleer santralleri olmasını, ne de nükleer silahı olmasını, hatta ne de herhangi bir alanda yüksek teknolojiye sahip olmasını ister. Bu anlaşılabilir bir durumdur. Anlaşılamayan ve en tehlikeli olan ise sahte dost, gerçek düşman olan Batı dünyasının içimizdeki uzantılarının tavırlarıdır. Zira bunlar bizim gibi görünen bizim gibi isimleri olan, hatta bir kısmı profesör, doçent gibi ilmi unvanlar kullanan, vatanını, milletini herkesten çok sevdiğini söyleyen “çevreci, yeşil dostu” pozlarına bürünen ve daha da ötesi emperyalizme karşı olduğunu söyleyen kişi, zümre ve kuruluşlardır. Eğer bunlar deşifre edilmezse “gövdenin içindeki kurt” misali tehdit oluşturmaya devam edeceklerdir. Bunların maskelerini indirip gerçek kimliklerini ortaya koymak zaruridir. Zira böyle memleket menfaatine olan her şeye karşı çıkmayı aydınlık ve entelektüellik zanneden veya belirli ücret ve menfaatler karşılığında şuurlu olarak “aktivist ve dahi eylemci” kılığında yapanların arkasında bazen iyi niyetli saflar veya başka beklentileri olan kişiler ile şöhret düşkünü budalalar bulunabilir. En azından iyi niyetli kişilerin ikazı için bu gereklidir. Dikkatli bir kişi bu kesimleri basit bir araştırmayla kolayca teşhis edebilir. Hatta bu kesimler “şecaat arz ederken merdi Kıpti sirkatin söyler” fehvasında olduğu gibi kendi yayınlarından da ortaya çıkarabilir[4]. Türkiye’deki bilumum Marksist ve Leninist örgütler, terörist gruplar ve bazı siyasi partiler de nükleer santrallere canhıraş şekilde karşı çıkmaktadır[5].

Meselenin diğer yüzüne gelecek olursak, nükleer santralin bir adım ötesinin nükleer silah olduğunu herkes biliyor. Zaten hegemon güçlerin kendi ülkeleri dışında nükleer santral yapılmasını engelleme çalışmalarının arkasında da bu saik yatıyor. Yani kendilerinin nükleer silahları, nükleer bombaları ve başlıkları olacak, ama başka kimsede olmayacak! Bu dayatmalar ancak mücadele edilerek kırılabilir. Bunun için de ülkelerin oldukça güçlü siyasi iradeye ve istikrara ihtiyacı vardır. Bu bilindiği için olsa gerektir ki, küresel güçler diğer ülkelerde siyasi istikrarsızlıklar çıkarmak, iç savaşları körüklemek ve kaos plânları yapmaktan ellerini bir türlü çekmemektedir.

Harita 2’de nükleer silahların dünyadaki yayılımı görülmektedir. Harita incelendiğinde başta ABD ve Rusya olmak üzere genellikle 2. Dünya harbi galiplerinin nükleer silahlara sahip oldukları görülür. Parmak ucu kadar bir devlet olan İsrail bile nükleer silaha sahiptir ve onunla çevresi için sürekli bir tehdit oluşturabilmektedir. Bu gerçeği dikkate alan Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan sadece nükleer santrallere değil nükleer silahlara da sahip olmak istediğimizi açıkça ifade ederek, elinde nükleer başlıklı füzesi olan ülkelerin bize ‘Sakın ha sen yapma’ demesini kabul etmeyeceğini beyan etmiştir.

Harita 2: Dünya Nükleer Silah Haritası

Sonuç olarak Türkiye’nin hem nükleer enerji santrallerine hem de nükleer silahlara ihtiyacı vardır. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için kömürden petrole, doğal gazdan hidroelektrik santrallere, güneş ve rüzgâr enerjisine, jeotermal ve nükleer enerjiye kadar kendi öz kaynaklarını kullanmak ve bu enerji çeşitliliğini kendi ülke menfaatlerini esas alarak geliştirmek zorundadır. Nükleer enerji ise sadece elektrik üretimi için değil başta nükleer silahlar olmak üzere ülke güvenliğinde, gümrük kontrollerinde, sağlık ve gıda sektöründe de kullanılması sebebiyle nükleer enerji ile ilgili insan kaynağının eğitilmesi, altyapı ve ar-ge laboratuvarlarının kurulması, kritik bir sektör olarak desteklenmesi, özel sektör yatırımlarının teşvik edilmesi, kara propagandaları bertaraf etmek için de medyanın değişik kanallarını kullanarak halkın bilgilendirilmesi zaruridir.


[1] İçimizdeki Batı veya Batı uzantıları için bkz. http://web.archive.org/web/20180831221804/http://www.nukte.org/karsitlarlistesi

[2] Türkiye’den her sene yaklaşık 70 mühendis Rusya’da nükleer enerji eğitimi almaktadır. Bu güne kadar Rusya’ya nükleer enerji mühendisliği eğitimine toplam 246 Türk talebe gönderilmiştir. Bu talebelerden 220’si eğitimlerini tamamlayarak Akkuyu nükleer güç santralinde çalışmaya başlamıştır.

[3] Bkz. https://turkiyeraporu.com/arastirma/enerji-ve-politika-ulkelerin-nukleer-santral-sayilari-10483/

Elektrik enerjisinin % 25’ini nükleer santrallerden karşılayan Avrupa Birliği, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası baş gösteren enerji krizine karşı nükleer enerjiyi yeşil enerji olarak kabul ettiğini açıklayarak ikiyüzlü siyasetini bir defa daha ortaya koymuştur. Zira aynı Avrupa Parlamentosu Türkiye’de Akkuyu nükleer santralinin yapılmasına karşı çıkmaktadır.

[4] Bkz. Künar, Arif (2002). Don Kişot’lar, Akkuyu’ya Karşı; Anti-Nükleer Hikâyeler, Elektrik Mühendisleri Odası, Ankara. Sakın kitabın başlığından Akkuyu nükleer santraline karşı çıkmanın Don Kişot’luk olduğu anlaşılmasın. Bilakis bu kitapta başrollerde mühendis odaları ve akademisyenler olmak üzere uzun bir kuruluş ve kişi listesi verilerek büyük bir iftiharla Ecevit’in 2000 yılındaki koalisyon başbakanlığı döneminde Akkuyu nükleer santral ihalesini nasıl engelledikleri anlatılmaktadır. Bkz. https://www.google.com/search?q=Donkisotlar+Akkuyu’ya+Karsi.

[5] CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır muhalefetini “Neden Akkuyu’da? Neden Mersin’de? Diyerek genişletmekte ve “Sinop’ta da olmasın, Rize’de de olmasın, Karadeniz’de de olmasın. Hiçbir yerde olmasın. Bu santrale hep beraber karşı çıkalım” demektedir. Bu meselede de yalnız değildir. HDP Adana Ekoloji Meclisi Sözcüsü Yaşar Gökoğlu da, “Bizler bu coğrafyada yaşayan halklar olarak Akkuyu’da ya da başka bir yerde nükleer santraller, nükleere dayalı üretimler istemiyoruz. Bunun aksine yapılan tüm uygulama ve yürütmelerin karşısında olacağız. Nükleer santral yapma plânlarınızdan ve hayallerinden vazgeçin ” diye beyanat vermektedir. HDP’nin öteki yüzü Yeşil Sol Parti ise seçim beyannamesinde nükleer santral projelerini ve anlaşmalarını iptal edeceklerini ifade etmektedir. Avrupa Yeşiller Partisi’nin 3-5 Haziran 2022 tarihli 35. Konsey toplantısında da Akkuyu Nükleer Santraline karşı çıkılması iç-dış bağlantıları göstermesi bakımından mânidardır.

  • Tweet

About mahmut bozan

Başka ne okumak istersiniz?

İSRAİL SOYKIRIM SUÇU İLE MAHKÛM OLACAK
FAHİŞ FİYATLAR VE NARH TARTIŞMALARI
PUTİN YİNE SAHNEDE

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • ANASAYFA
  • HAKKIMIZDA
  • AKADEMİK BAKIŞ
  • DERGİLER
  • BAKAD YAYINEVİ
  • HABERLER
  • İLETİŞİM

BİZE ULAŞIN

  • 0 378 228 18 77
  • bakad74@gmail.com
  • http//www.bakad.org.tr

BAĞLANTILAR

Telif Hakkı © 2021 İzmir Web Tasarım İzmir Web Tasarım Tüm hakları saklıdır.

Batı Karadeniz Akademisyenler Derneği Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım & Kodlama ♥  Web Tasarım ©

ÜST Web Tasarım